Kudret Özersay, 2015 Cumhurbaşkanlığı Seçimi’nin aslında ‘tek’ bağımsız adayı…
Diğer adayların ‘partisel’ kimlikleri biliniyor, ‘bağımsız aday’ görüntüsü de bir ‘imaj’ın ötesine geçmiyor.
Özersay’ın dünkü basın toplantısına katıldım.
İyi hazırlanılmış bir toplantı oldu.
Hem kurumsal kimliği, vizyonu, hem de samimiyeti ile karşımıza çıktı, sorulara net yanıtlar verdi.
Seçim ‘gösterişi’ yoktu.
Mesela bir köşeye özenle yerleştirilmiş ‘bayrak’ fetişizmine ihtiyaç duymadı, “Bakınız, bayraklarımız da var” gibi…
***
Özersay, akademik bilgisi yanı sıra her üç Cumhurbaşkanı’nın müzakere heyetinde yer alması, Avrupa deneyimi; dört Kıbrıslı Rum lider, iki Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri ile çalışması gibi avantajlarını hissettiriyor.
Kıbrıs sorunu yanı sıra ‘Cumhurbaşkanlığı’nın etkinliği anlamında da konusuna hakim…
***
“En iyi aday partimin adayıdır” kültürü ve ‘siyasi mürit’ geleneği içerisinde Özersay’ın seçimlerde çok da şanslı olduğunu düşünmüyorum.
Ancak ‘şans’ şu ki, seçim sürecinde ortaya koyacağı görüşler, hem siyaset, hem de toplum için önemli bir aydınlanma aracı olacak, belki ‘yeni bir siyaset kültürü’ için yarınlara ışık tutacaktır.
***
Türkiye’den ‘Stratejik Ortak’ olarak söz etti, “Anavatan” yerine.
‘Müzakere için müzakere’yi anlamsız bulduğunu söyledi: “Böylesi bir müzakere çağrısı sadece mevcut durumu olağanlaştırıyor.”
Sıkıntının, çözüm modelinin ötesinde ‘yönetim ve zenginliğin paylaşılmasında’ olduğunu belirtti.
‘Güven’ için ‘diyalog şart’ dedi.
‘Geçici 10’uncu madde kaldırılmalı’ derken, Türkiye ile hem ‘savunma’ hem de ‘Dostluk ve İyi Komşuluk Anlaşması’ önerdi.
Türkiye’nin KKTC’yi “tanıdığını” ancak bunun “fiiliyata böyle yansımadığını” anlattı.
Şunu da ekledi tabii: “Biz işimizi iyi yaparsak Türkiye’den hiçbir engelle karşılaşmayız.”
Sıklıkla ‘asıl aktörün Kıbrıs Türk tarafı’ olması gerektiğinin altını çizdi.
‘Örtülü Ödenek’in Sayıştay denetimine açılmasını istedi.
***
‘Saray’ın aslında ‘iç meseleler’de ne kadar geniş yetkileri olduğunu yasa örnekleri ile sundu.
‘Partizanlığa’ karşı Kamu Hizmeti Komisyonu’ndaki etkisi…
‘Müşavir’ sistemine karşı ‘üçlü kararname’deki imzası gibi!..
Yani birisi Hükümet tarafından ‘hak etmediği’ ya da ‘bilgisiz’ olduğu bir makama atanıyorsa, imzalardan biri eksik kalsa, bu ‘popülist’ düşünce yaşam bulmayacak.
***
Özersay, seçim sonuçlarına ilişkin, “Kararsızların oranı yüksek. Seçimin sonucu öngörülebilir değil” dedi.
Şu çağrıyı yaptı: Tüm adaylar, geliniz birlikte halkın karşısına çıkalım, konuşalım, tartışalım!..
Avrupa ya da Amerika’da gördüğümüz ‘çağdaş’ seçim yarışlarında böyle oluyor.
Oysa örneğin Eroğlu, ‘gizleniyor’…
Bunu da seçmen değerlendirmeli.
Diğer adaylar ile birlikte halkın karşısına çıkacak kadar kendine güvenmeyen birisi, sizin geleceğinizi nasıl müzakere edecek sahi?
Cenk Mutluyakalı