“Bölgedeki yeni güç dengesinde yerimizi alacağız”
Başbakan Yardımcısı, Dışişleri Bakanı ve bağımsız cumhurbaşkanı adayı Kudret Özersay, Doğu Akdeniz bölgesinde yeni bir güç dengesi oluşumuyla karşı karşıya olduğumuzu, ancak Türkiye’yle birlikte masada ve sahada atılan adımlarla denge sağlandığı için ciddi bir çatışma riskinin ortadan kalktığını söyledi. A Haber’de bölgedeki yeni dengeler, gelişmeler hakkında soruları yanıtlayan Kudret Özersay, dünya aktörlerinin ilgisiyle Doğu Akdeniz’in ve Kıbrıs adasının öneminin arttığını vurguladı. Özersay şöyle konuştu:
“Bu bölgede yeni bir güç dengesi oluşumuyla karşı karşıyayız. Bundan birkaç yıl öncesine kadar Rusya Federasyonu bu bölgede ağırlığını hissettirirken Amerika Birleşik Devletleri özellikle Kıbrıs Rum tarafına silah ambargosunu kaldırarak silah satın almasına izin vererek, ardından da askeri bazı anlaşmalar yaparak Rusya Federasyonu’nu bölgeden çıkarmaya yönelik bazı adımlar attı. Rus savaş gemilerinin Rum tarafındaki limanlara uğraması konusunda bir sınırlandırma getirdi. Silah ambargosunun kaldırılması için bir ön şart koydu. Aynı zamanda Rus oligardların Güney’de kara para aklamasıyla ilgili faaliyetleri denetleyebilmek ve buradan çıkarabilmek için ikinci bir şerh düştü. Bu gelişme çerçevesinde ABD bu bölgedeki etkisini artırıyor.
Diğer taraftan Fransa Avrupa Birliği’nin içinde kalan tek Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi daimi üyesi. İngiltere’nin Avrupa Birliği’nden çıkışıyla birlikte hem AB’ye hem BM Güvenlik Konseyi’ne üye tek ülke kalacak. Biraz da bunun etkisiyle olsa gerek, bu bölgeye de gelerek aslında bir mevcudiyet göstermeye çalışıyor. Biz bu noktada şunu vurguluyoruz; Doğu Akdeniz bölgesi BM Güvenlik Konseyi’nin Kıbrıs adası ve Doğu Akdeniz’e ilişkin olarak yapmış olduğu çağrılar var. Bunlardan en önemlisi, bu bölgede gerginliği artırıcı faaliyetlerden kaçının yönünde yapılan çağrıdır. Fransa’nın altına imza koyduğu Güvenlik Konseyi kurallarına aykırı bir biçimde burada Güney Kıbrıs’la birlikte birtakım tatbikatlar yapıyor, askeri yığma anlamında bazı adımlar atıyor. Dolayısıyla aslında kendi almış oldukları BM Güvenlik Konseyi kararlarına aykırı faaliyette bulunuyorlar. Bölgede gerginliği artırıyorlar. Ancak net olan bir şey var; biz bu gerginliğin herhangi bir biçimde çatışmaya dönmesini engelleyecek adımları çoktan attık. Türkiye’yle birlikte son birkaç yıl içinde sadece masada değil, sahada da gerekli adımları atarak dengeyi sağladığımız için çok ciddi bir çatışma riski olduğunu ben düşünmüyorum.”
“Kapalı Maraş’ta muhatabınız Kıbrıs Rum liderliği olmayacak”
Kapalı Maraş projesinin, bölgenin KKTC yönetimi altında oranın eski sakinlerinin yerleşimine açılması olduğunu anlatan Özersay, proje içeriğinin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin aldığı kararlar çerçevesinde, burada kurulmuş olan Taşınmaz Mal Komisyonu’na başvurmaları ve kendilerine iade yapılmasıyla birlikte buraya gelmeleri yönünde olduğunu söyledi. Kıbrıs Rum liderliğiyle oturup Kapalı Maraş’ı müzakere etme gibi bir durumun söz konusu olmayacağının altını çizen Özersay, “Kıbrıs Rum liderliği bu projede bizim muhatabımız olmayacak. Burada bizim muhatabımız, oranın eski sakini olan Kıbrıslı Rumlardır” dedi.
Başbakan Yardımcılığı ve Dışişleri Bakanlığı olarak altyapı, elektrik, yol ve binaların durumu açısından bir çalışma yaptıklarını aktaran Özersay, yapılan çalışmalar çerçevesinde hazırlanan raporun da bitmek üzere olduğunu ifade etti. Doğu Akdeniz Üniversitesi’yle binaların son durumu hazırlamaları için bir protokol imzaladıkları bilgisini de paylaşan Özersay envanter çalışması tamamlandıktan sonra bu projeyi hayata geçirmeden önce, uluslararası alanda çok iyi bir çalışma yapılması gerektiğine işaret etti. Özersay şöyle konuştu: “Gerek Yunanistan gerekse Kıbrıs Rum tarafı, eğer bu projeyi farklı bir biçimde dünyaya anlatırsa, birilerinin hakkı gasp ediliyormuş gibi lanse edilirse ve bunda başarılı olursa projenin hayata geçirilmesini engellemiş olurlar. Bunu uluslararası alanda çok iyi bir şekilde anlatıp BM Güvenlik Konseyi yetkililerine de bunun daha önce alınan kararlarla son derece uyumlu, uluslararası hukuk çerçevesinde insan haklarını dikkate alan, askeri bir bölgenin sivil bir bölgeye çevrilmesi ve eski sakinlerinin buraya gelmesini sağlayacak son derece çağdaş ve medeni bir adım olduğunu anlatılması gerekir.
KKTC’de bir cumhurbaşkanlığı seçim süreci var. Seçim yasakları devreye girmiş durumda. Böyle bir dönemde bu yönde adım atmak çok doğru olmaz. Ama envanter çalışması ekim ayı ortasına kadar tamamlanır diye düşünüyorum. Ertesinde de göreve gelecek yeni cumhurbaşkanının özellikle New York’ta Birleşmiş Milletler düzeyinde yapacağı bazı girişimler ve uluslararası aktörlere bunu anlatmasıyla birlikte senenin sonu itibariyle kademeli bir biçimde Kapalı Maraş’ın açılabileceği düşüncesindeyiz.”
“Rumları doğal gaz müzakeresine zorlamak kaçınılmaz”
“52 yıldır Kıbrıs müzakerelerinde gördüğümüz ve tanıklık ettiğimiz bir şey var. Kıbrıs Rum toplumu net bir biçimde paylaşmaya dayalı olan federal ortaklıkta bizimle devleti, yönetimi ve zenginliği paylaşmak istemiyor. İçinde bulunduğu konforlu durum nedeniyle bizimle paylaşmak istemiyor. Bu nedenle ısrarla paylaşmaya dayalı federal bir ortaklıkta devam etmek Kıbrıs Türk halkını müzakere masasına hapsetmek anlamına gelir ki, buna izin vermemek lazım” şeklinde konuşan Kudret Özersay, kapsamlı bir çözümden önce doğalgaz gibi bazı somut konularda işbirliğine yönelik adımlar atılabileceğini belirtti. Yunanistan’ın bazı adımlarla, son dönemde Türkiye Cumhuriyeti’yle KKTC’nin Doğu Akdeniz’in doğu havzasını sadece masada değil, sahada da düzenlemeye yönelik adımlarının önünü almaya çalıştığını anlatan Özersay, Doğu Akdeniz’in batı havzasında Türkiye’yle Libya arasında yapılan anlaşmanın, ‘adaların da anakaralar gibi deniz yetki alanına sahip’ olduğu iddiasını çürüten, Yunanistan’ı zora sokan bir hamle olduğunu ifade etti. Yunanistan’ın bunu dengelemek için Mısır’la son dönemde yapmış olduğu anlaşmada Meis’i bir miktar dışarıda bırakmasının kendi kendini de ters köşeye düşüren bir hamle olduğu yorumundan bulunan Özersay, “Rum tarafı da bundan rahatsızdır. Bizim Doğu Akdeniz’e ilişkin vizyonumuz kavga etme vizyonu değildir. Bizim vizyonumuz doğal kaynaklar hepimize aittir, oturup işbirliği yapmamız gerekir. Karşılıklı ekonomik bağımlılıkla bölge barışına hizmet edecek istikrarı takviye etmemiz gerekir. Eğer tek başına Kıbrıslı Rumlar bizi dışarıda bırakarak, Kıbrıs Türk halkının iradesini yok sayarak veya en uzun sahile sahip TC’nin iradesini yok sayarak adım atmaya kalkacaksa biz sahada da sismik araştırmayla kazıyla kendi haklarımızı kendimiz elde etme yoluna gideceğiz. Kararlılığımızdan kimse şüphe etmesin” şeklinde konuştu.