“Türkiye’nin bu adadaki meşruiyetinin zemini Kıbrıs Türkü’nün iradesidir”
Başbakan Yardımcısı, Dışişleri Bakanı ve bağımsız cumhurbaşkanı adayı Kudret Özersay, Türkiye’nin KKTC’deki varlığının ve meşruiyetinin Kıbrıs Türk halkının rızasıyla ilişkili olduğunu söyledi. BRT’de katıldığı programda soruları yanıtlayan Özersay, “Türkiye’nin buradaki mevcudiyetini meşru kılan Kıbrıs Türk halkının iradesidir” ifadesini kullandı. Özersay konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Uluslararası ilişkileri ve diplomasiyi biraz bilen biri 1960 anlaşmalarına da baktığı zaman Türkiye Cumhuriyeti’nin burada garantör bir ülke olarak varlığının Kıbrıslı Türkler açısından yaşamsal olduğunu çok net görür. Bundan vazgeçmesi söz konusu olamaz. Tek stratejik ortağımız ve müttefikimiz olan Türkiye Cumhuriyeti’nin Kıbrıs adasındaki hak ve menfaatlerinin hukuku temeli yani meşruiyeti Kıbrıs Türkü’nün iradesidir. Türkiye’nin buradaki mevcudiyetini meşru kılan Kıbrıs Türk halkının iradesidir. O nedenle Kıbrıs Türk halkının iradesini yüceltmek, daha görünür kılmak, bu hür iradenin uluslararası toplum tarafından görünmesini ve buna saygı duyulmasını sağlamak esas olmalıdır. Bu hem bizim hak ve menfaatlerimiz için esastır hem de Türkiye’nin hak ve menfaatleri için olmazsa olmazdır. Bunu göz ardı edip kısır siyasi tartışmalara girilirse, hata yapılırsa kendi ayağımıza kurşun sıkmış oluruz. Türkiye’nin buradaki varlığı ve meşruiyetini Kıbrıs Türk halkının rızasıyla ilişkilidir.”
“Cumhurbaşkanı Türkiye’nin Kıbrıs sorununa ilişkin politikasını şekillendirebilmelidir”
Son beş yılda Türkiye’yle ilişkilerin 15 yıl geriye gittiğine işaret eden Özersay, bu devletin başı olan Cumhurbaşkanı’nın her konuda anlaşmasa bile Türkiye’yle sağlıklı ilişki kurabilmesi, doğrudan konuşabilmesi gerektiğini söyledi. Özersay, “Benim de Türkiye’yle her konuda görüş birliğim olacaktır diye bir iddiam yoktur. Her konuda diyalog halinde olunması, stratejik konularda işbirliği yapabilmeyi becerebilmesi, bilmesi gerekir. Aynı zamanda yeni fikir ortaya koyarak, Kıbrıs meselesiyle ilgili olarak ortak hak ve menfaatlerde Türkiye’yi yönlendirebilmesi gerekir. Daha önce farklı cumhurbaşkanlarıyla çalışmış birisi olarak net bir biçimde şunu gördüm; cumhurbaşkanlarının hakim olduğu konularda Türkiye Cumhuriyeti’nin Kıbrıs sorununa ilişkin politikasını şekillendirebileceklerini gördüm” dedi.
“Benim vizyonum halkı ayrıştıran değil, birleştiren bir liderliktir”
İki ülkenin çok daha sağlıklı, çok daha dengeli, çok daha medeni bir ilişki ve diyalog içinde olmasının yolu Türkiye yetkilileriyle doğrudan konuşmasından, doğrudan diyaloğundan geçtiğini belirten Özersay’a göre bu sorunları çözmenin, Türkiye’yle yeniden makul, dengeli, sağlıklı bir ilişkinin yolu diplomasi ve karşılıklı güven. Karşılıklı açıklamalarla, basına verilen demeçlerle güvenin ortadankalkacağını, saygının erozyona uğrayacağını anlatan Özersay sözlerini şöyle sürdürdü: “Karşılıklı saygıya dayalı bir ilişkiye ihtiyacımız vardır; bunun da yolu diyalog ve diplomasidir. Ben bunu yapabileceğime inanıyorum. Üç yıldır Dışişleri Bakanlığı yapıyorum. Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı’yla hem kişisel düzeyde doğrudan hem kurumsal olarak son derece dengeli bir biçimde doğrudan bir diyaloğum var ve bunun da meyvelerini hep birlikte aldık. New York’ta veya dünyanın başka bir yerinde çok daha aktif bir diplomasi yürütebilmemiz bu sağlıklı ilişkinin sonucunda oldu. Türkiye’yle doğrudan konuşabilmek bizim önümüzü açtı. Her iki ülkenin yararına olan sağlıklı ilişkidir, gerginlik politikaları değildir. Bu ülkenin devlet başkanı halkı ayrıştıracak, gerginlik yaratacak dilden kaçınmak zorundadır. Halkı bölen değil, birleştiren bir liderliğin hayata geçirilmesi gerekir, benim vizyonum halkı birleştiren bir liderliktir.”