Seçim Sonuçlarını Değerlendirdiğim Basın Toplantısı Konuşma Metni (21 Nisan 2015)
Değerli arkadaşlar, değerli basın mensupları, değerli katılımcılar, sevgili gönüllüler hepiniz hoş geldiniz.
Bir Tabu Yıkılmıştır
İştirak ettiğiniz için hepinize çok teşekkür ederim, arkadaşlarım adına da aynı zamanda. Bu, hayatımın ilk seçimiydi, yani siyasi anlamda ilk seçimiydi. Bu seçimde en önemli rakibim, ‘’acaba kazanma ihtimali var mıdır?’’ sorusuydu. Kazanabileceğimize inandırmaya çalıştık, aylarca bunun için çaba sarf ettik. Toplumun önemli bir kısmını inandırmaya başladığımızda seçime henüz iki gün kalmıştı. Belki birkaç gün daha olsa sonuçlar daha farklı olurdu. Yalnız ortaya çıkan sonuca baktığımız zaman önemli bir başarının elde edildiği kanaatindeyim. Kıbrıs Türk siyasi yaşamında bence bir tabu yıkılmıştır. “Bu kadar oy alabileceğini bilseydim bende verirdim” diyen çok insan duydum bu bir gün içerisinde. Gerçek olan bir şey var; artık belki sonuç itibariyle bu seçimin sonucunda 2.tura kalan olmadık ama kazandığımız bir şey var; Kıbrıs Türk halkına istenildiğinde bağımsız bir adayın cumhurbaşkanlığına aday olabileceğini ve bu seçimden gayet de başarıyla çıkıp seçimi kazanabileceğini ispat ettik, kanıtladık, inandırdık. İnanmayan varsa buyursun gelsin tartışalım.
Toplumsal Bir Başarıya İmza Atıldı
Toplumsal başarıya ihtiyacımız olduğunu söyledik aylarca, aslında bunu yıllardır söylüyoruz. Bu toplumun kendine olan güveni zaman içerisinde yitirmeye başladığını kendine olan öz güveni yeniden kazanması için toplumsal bir başarıya ihtiyacımız olduğunu hep söyledik, hep altını çizdik ve bence aslında bu seçimin ilk turunda ortaya çıkan şey toplumsal bir başarıdır çünkü Kıbrıs Türk siyasi yaşamında her şey bir ilktir. Bir parti olmadan, bir parti desteği olmadan, bir örgüt olmadan, gönüllülerle yürünen bir yol sonucunda, bir menfaat bağı olmadan, gönülden bir bağ ile böyle bir sonuç ortaya çıkabiliyorsa, bu seçimin sonucunda aslında vatandaşların ve hepimizin varmamız gereken sonuç şudur: Demek ki olabiliyormuş. Demek ki inanınca, isteyince, çalışınca başarılı olunabiliyormuş. Bize verilen oyların hiçbir biçimde bir tepki oyu olduğunu düşünmüyorum. Bize verilen oylar son derece bilinçli ve bir vizyona verilen oylardır. Makul, mantıklı düşünebilen insanların yapmış oldukları değerlendirme sonucunda bir vizyona; temiz toplum, temiz siyaset ve “bu halk kendi iradesine dayalı bir yönetimle yönetilmelidir” diyen insanların bu üç temel vizyona vermiş oldukları oydur. Aynı zamanda herkesin şunu bilmesini isterim; biz iğne ile kuyu kazdık. Tek yaptığımız şey vardı gittiğimiz yerlerde; vatandaşları ikna etmeye çalıştık ve inandırmaya çalıştık. İkna ederek de, inandırarak da bir vizyon temelinde sadece bunlara dayalı bir siyaset anlayışı olabileceğini de kanıtladık.
Cumhurbaşkanı Bölen Değil Birleştiren Olmalı, Ortak Değerler Etrafında Birleştiren Olmalı
Hayatım boyunca bu seçimde, arkadaşlarımla birlikte aynı fikirleri paylaştığımı varsayarak ve bilerek aslında bunu söylüyorum; ideolojilere de siyasi partilere de karşı olmadım, yanlış bulmadım. Ancak, ortak değerler etrafında birleşebileceğini savundum. Bir toplumun en fazla ihtiyacı olan şeyin bu olduğuna inandım. Özellikle sarsıntılı, zor dönemlerden geçen toplumların ortak paydalarda birleşmesi gerektiğine inandım, bunu savundum. Arkadaşlarımla birlikte bunu savundum. Özellikle cumhurbaşkanlığı seçimi için bu gerekliydi ve gereklidir de aynı zamanda. Cumhurbaşkanı tarafsız kalabilecek, partiler üstü bir makamdır. Bu kadar yılda anlayamayan varsa bir kez daha anlatma fırsatı bulduk, çok sayıda insanın da öğrenmesine umarım yardımcı olduk. Farklı görüşten insanları kucaklayabilecek olan bir kişi olmalıdır cumhurbaşkanı. Ama sadece göreve geldiğinde “mış gibi yaparak” değil, o göreve gelirken, o seçim sürecinde farklı siyasi görüşleri, farklı ideolojilerden, siyasi yelpazelerin farklı kesimlerinden herkesi kucaklayabileceğini gösteren, göreve geldiğinde de görev ve yetkilerini bu çerçevede kullanacak olan bir cumhurbaşkanıdır ihtiyacımız olan. Biz bunu gösterme fırsatı bulduk. İdeolojik temelde insanları dışlayan ayrıştıran, kamplara bölen olmadık, olunmaması gerektiğini söyledik, inşallah anlaşılmıştır. İnsanları, vatandaşlarımızı sağcı, solcu, çözümcü, çözüm karşıtı, Türkiyeli, Kıbrıslı vs. gibi ikilikler üzerinden bölen değil, siyasi yelpazenin çok farklı renklerini kucaklamayı bilebilen ve yapabilecek olan bir cumhurbaşkanına, partiler üstü birisine ihtiyaç olduğuna dikkat çekmeye çalıştık; seçim kampanyamız da bu temelde yürüdü. Bazı kesimler bunu anlayamadılar, anlamak istemediler, bazen ayıp ettiler ama toplum bu yaklaşımı hiçbir biçimde yadırgamadı ve benimsedi. Sonuç, toplumun bu yaklaşımı benimsediğinin göstergesidir.
Cumhurbaşkanının bu süreç içerisinde görev, yetki ve sorumluluklarını detaylı bir biçimde anımsattık, anlattık, tarif ettik, hukuk kurallarına dayalı bir biçimde, dünyadaki başka örneklere dayalı bir biçimde, ülkemizin özel koşullarını dikkate alarak öğretmeye çalıştık ve konuşulmasını sağladık. Bu sürece bu anlamda da ciddi bir katkı yaptığımız kanaatindeyim ama takdir tabi ki toplumundur. Toplum bu seçim ertesinde bu görev yetki ve sorumlulukları eminim talep edecektir, talep etmelidir; biz de talep eden durumda olacağız.
Herkesin şunu bilmesini isterim. Bu sözler sadece bu seçim sürecinde söylenen sözler olarak kalmayacak. Zaman zaman, bunu özellikle gönüllü arkadaşlarım için söylüyorum, onları üzen bir şeydi, ben olabildiğince onları bu konuda sakinleştirmeye çalıştım; görüşlerimiz, analizlerimiz, söylemlerimiz kopyalandı. Ama eğer bu sürece biraz katkısı olduysa ne mutlu bize, diyorum.
Mevcut Partilerde Gençleşme ve Demokratikleşme Şart
Hem süreç içerisindeki tecrübem, bu süreç içerisinde edinmiş olduğum tecrübe hem de almış olduğumuz sonuç bence bir şeyi net bir biçimde göstermiştir. Mevcut siyasi partiler içerisinde, temiz siyaseti, kendi irademize dayalı bir geleceği savunan çok sayıda dürüst, bu ülkenin geleceğini düşünen insan vardır. Bu bir örgüt başkanı da olabilir, bu bir parti üyesi de olabilir, parti delegesi de olabilir… Sadece partisi olmayanların desteği yoktur bu %21 küsurun içinde. Partilerinde olup da bu ülkede temiz siyaseti, hak ettiğimiz gibi bir yönetimi savunan çok sayıda insanın desteği vardır; hepsini buradan selamlıyorum. Bu durumu bu yeni ve farklı bir siyaset anlayışını ya da talebini bugün var olan siyasi parti yöneticileri umarım görürler ve anlarlar, umarım bu mesajı alırlar. Umarım bugün var olan siyasi partiler gerek gençleşme gerekse demokratikleşme bağlamında ne durumda olduklarını ve bu ülkeyi bu halleriyle pek de bir yere götüremeyeceklerini anlarlar da kendilerine artık çekidüzen vermeye başlarlar. Umutlanmak istiyorum ama bir taraftan da yapılan erken genel seçimde ortaya çıkan karma oy oranından, belediye seçimlerinde verilen tepkiden, referandumda verilen tepkiden ve ortaya koyulan duruştan, bu seçimdeki katılım oranından pek de mesaj almayanların bu az önce tarif ettiğim şeyden mesaj alıp almayacakları konusunda da açıkçası emin değilim, sadece umutlanmak istiyorum.
Katılımdaki Düşüş Sisteme ve Siyasete Güven Sarsılmasıyla İlgili
Bu seçime katılım maalesef çok düşük olmuştur. Bütün samimiyetimle söylüyorum, bu seçime katılmamış olsaydık çok daha düşük olabilirdi. Çünkü gitmiş olduğumuz pek çok kamu kurum ve kuruluşunda, pek çok sivil toplum örgütünde, pek çok köyde, bölgede, her yerde, vatandaşların pek çoğundan “son beş yıldır sandığa gitmedim Hoca, senin için gideceğim”, “son on yıldır gitmedim, temiz siyaset için gidip sana oy vereceğim” diyen çok insan gördüm. Bunu da umarım siyasiler değerlendirir. Siyasete ve sisteme olan güven sarsılmasını umarım görerek bunun düzeltilmesi ne yapacağımızı bir an önce için oturup tartışırız. Çünkü bu son derece önemli bir ihtiyaçtır. Dilerim ikinci turda bu oran daha da düşmez, aksi halde seçilecek olan cumhurbaşkanının etkisi ve ağırlığı açısından, ülkemiz açısından iyi bir sonuç ortaya çıkmayacaktır. Dilerim bu oran daha da düşmez çünkü seçilecek olan cumhurbaşkanının herhangi bir biçimde demokratik meşruiyetinin sorgulanması gibi durumun Kıbrıs Türk halkına yarar değil zarar getireceğine inanan birisiyim. Dolayısıyla bu seçime katılmayı daha önce olduğu gibi şimdi de önemseyerek, altını çizerek şahsen teşvik ederim.
Tüm Sözlerimin Arkasındayım, Seçim Döneminde Verilenler Dahil!
İlk yaptığım açıklamada vermiş olduğum sözlerin arkasındayım demiştim, özellikle bir daha vurguluyorum çünkü toplumda güveni yitiren siyasiler gibi seçim döneminde başka bittikten sonra başka konuşmam, asla konuşmayacağım, ne dediysem, bütün sözlerimin arkasındayım. Bir kere ‘’Bu seçime kazanmak için girdim, siyasi bir parti kurmak için değil’’ demiştim ve bu sözümün arkasındayım. ‘’Bundan böyle bir başkası seçilirse onun vereceği müzakerecilik görevini artık kabul etmem’’ demiştim ve sözümün arkasındayım. ‘’Oy yönlendirmeye kalkışmam, ikinci tura kalırsam diğer adaylardan gidip de oy talep etmem’’ demiştim; bu sözlerimin arkasındayım.
Kimseyle Bir Pazarlık Yapmam Söz Konusu Olmaz
Bunları biraz açmak istiyorum. Bir kere, iki adayın benimle görüşme talebini, dün görüşme talebini kabul etmediğimi özellikle vurgulamak istiyorum. Görüşmeyi bu basın toplantısından sonraya almış olmamın özel bir sebebi vardır; çünkü kimsenin herhangi bir pazarlık içerisine girip de görüşlerimizi ona göre şekillendireceğimizi düşünmesini istemem. Bizi tanıyanlar bunun asla olmayacağını bilir ama en azından kamuoyuyla görüşümüzü, duruşumuzu bir paylaşalım, ondan sonra görüşelim demiştim. Bugün saat 14:00’de Sayın Akıncı ve saat 15:00’de Sayın Eroğlu ile birer görüşmemiz vardır. Bugünkü görüşmelerden sonra da şimdi burada açıklayacağım görüşlerimin değişmeyeceğini özellikle de vurgulamak istiyorum.
Kendim İçin Oy İstemedim, Başkası İçin Hiç İstemem
İkincisi, aldığım oylar cebimde değildir, çıkarıp da cebimden bir başkasına verecek değilim. Aldığım oyları kendime zincirle bağlamış değilim dolayısıyle serbest de bırakacak değilim. Temiz siyaseti kendisine ilke edinen birisinin, kendi irademize dayalı bir geleceği savunan birisinin, seçmenin hür iradesine ters bir adım atması beklenemez, beklenmemelidir.
Üçüncüsü, bu seçimde biz temiz siyaseti, bize yakışır bir temsiliyeti, işinin ehli bir cumhurbaşkanını seçmemiz gerektiğini savunduk. Duruşumuz buydu ama hiçbir zaman örneğin, “cevap Özersay” demedik, “tabii ki Özersay” da demedik; “siz seçin” dedik. Yani kendime dahi oy istemedim, “Özersay’a oy verin” demedim, “başkasına oy verin” nasıl derim, siz bana söyleyin. Dolayısıyla, sonuç olarak, seçmen hür iradesiyle, hangi aday bu ülkenin daha fazla yararına olur, bunu kendi aklı ve vicdanıyla seçebilir, seçmene olan saygımdan sadece bunu söylemekle yetinebilirim. Ama şahsen ben bu değerlendirmeyi, bugüne değin ortaya koyduğum vizyon belgesine bakarak yapacağım ve 26 Nisan’da sandığa gidip aklım ve vicdanımla kararımı sandığa yansıtacağım. Bir şeyi daha vurgulamakta belki yarar vardır. Bütün seçmenlerin ve özellikle de hitap ettiğim kesimin bu ülke için doğru ile yanlışı, bu ülke için iyi ile kötüyü ayırabilecek ve değerlendirecek insanlar olduğu konusunda zerre kadar şüphem yoktur.
Evet, bu seçime kazanmak için girdim, parti kurmak için değil. Kazanmaya çok yaklaştığımız ortada olduğuna göre, sözümün aslında ne kadar doğru olduğu da teyit edilmiş oluyor. Bu seçimi kazanabilirdik, kazanmak için girdik, bütün hedefimiz de bu oldu, başka bir şey hedefleyerek bu seçime girmedik. Aldığımız destek temiz toplum, temiz siyaset ve kendi irademize dayalı gelecek talebini yansıtıyor ve bunun bize bir sorumluluk yüklediğinin farkındayım.
Bu Benim Hayatımdaki İlk Seçimdi, Ama Son Seçim Olmayacak
Bugünden sonra, madde bir; topluma, ülkeme ve siyasete küsmeyeceğimin güvencesini verebilirim. Bir yerlere gidip kapanıp da temiz siyaset, temiz toplum ve kendi irademize dayalı bir gelecek için mücadele etmeye devam etmekten vazgeçmeyeceğimin güvencesini verebilirim. Bundan böyle nasıl bir yol izleyeceğimize tek adamlık yapıp da tek başıma karar verecek birisi değilim. Bir kere, bu süreçte bize destek veren, bize fikir veren, bizi desteklemese bile zaman zaman bizimle oturup fikir zenginleşmesine yardımcı olan yüzlerce insan oldu, hepsiyle ayrı ayrı görüşüp hepsine danışacağım, arkadaşlarımla birlikte. Bir ikincisi bölge ve köy ziyaretleri yapıp vatandaşlarla konuşmaya devam edeceğim.
Bugün var olan siyasi partilerde bir yenilenme, bir demokratikleşme ve bir gençleşme niyeti olup olmadığını da çok yakından gözlemleyeceğim. Özetle söylemem gerekirse, en başta söylediğim şeyi hatırlatayım, bu benim hayatımdaki ilk seçimdi ama son seçim olmayacak.
İftira Atanlar Kendi Toplumlarına Güvenmeyenlerdi
Belki biraz uzattım ama bir şeyleri daha kayda geçirmekte yarar vardır bu ülkenin siyaseti açısından, bu toplumun geleceği açısından. Bu süreçte maalesef bizi üzen şeylerde oldu, bunları söylemeden edemem, söylemeden geçemem. Bir kere, bir karalama, özellikle yükselişe geçtiğimiz bir dönemde, gerçekten insanların “demek ki kazanabilir, bu ihtimal var” dedikleri andan itibaren ciddi anlamda bir karalama ve itibarsızlaştırma kampanyası ile karşı karşıya kaldığımızı hiç çekinmeden, hiç tereddüt etmeden söyleyebilirim. Şunun adamı, bunun adamı, hatta Hitler benzetmesi yapmaya kalkışanlar, para aldı diyenler, bizden üç kat, beş kat, on kat daha fazla para harcamış olmalarına rağmen bize para aldı demeye cüret edenler; şunun adamı, bunun adamı derken, bu toplumun zaman içinde kendine olan güveni yitirdiğini görmezden gelip ne zaman birisi bir başarı elde etse ya da bir grup bir başarı elde etse bunu başkalarına mal etmeye çalışanlar, aslında kendi toplumlarına güvenemeyenlerdir, güvenmeyi beceremeyenlerdir. Biz bu topluma hep güvendik bundan sonra da güvenmeye devam edeceğiz. Zaten toplum bizi yanıltmamıştır. Acı olan tarafı, bütün bu iftiraların aslında acı olan tarafı; samimi olarak söylüyorum bunu, bu basın toplantısı meselesini de bir kenara koyalım, samimi bir şey söyleyeceğim şimdi, bu kadar yıldır siyasi hayatında Rumcu, hain ve benzeri iftiralara maruz kalanların bize bu iftirayı atmaya kalkışması bana en fazla dokunan şey olmuştur. Bu memleketin bir evladı olduğumu, gücümü dışarıda değil her zaman için halk iradesinde aradığımı bu seçimle birlikte kanıtlamış olmaktan gurur ve onur duyuyorum. Bunu söyleyenler, bunu söylemeye kalkışanlar bundan mahcup olmalıdırlar ama bunu becerebilirlerse mahcup olsunlar. Üzülerek bir şeyin daha altını çizmek isterim, sadece rakiplerimizden değil maalesef bazı medya mensuplarından da bu mesnetsiz iftiralara alet olan birtakım yazıların gelmesi bu ülke demokrasisi açısından benim için son derece üzücüydü ve talihsizdi.
Manipülasyon İle Halk İradesine Müdahale Edildi
Bir ikincisi, bizi üzen konu, sürecin en başından bu yana anketler üzerinden bir manipülasyon yapılmaya çalışıldı ve herkes de bunu biliyordu. Bunu yapmaya ısrarla devam ettiler, bunun için ciddi paralar harcadılar ve bazı medya mensupları, evet söyleyeceğim bunu, bu ülkenin demokrasisi açısından önemli olduğunu düşündüğüm için söyleyeceğim, bu manipülasyona çanak tuttular, başlangıçta adaylığımı yok saydılar, yazmış oldukları köşe yazılarında ben yoktum, biz yoktuk veya “şansı yok” diye bir görüntü çizmeye çalıştılar. Israrla bunu yaptılar, gittikleri her yerde bizim adımızdan bahsediliyor olduğunu bildikleri halde bunu yaptılar. Temiz siyaset, siyaset ile medya arasındaki ilişkinin de sorgulanmasını gerektiren bir şeydir. Sadece bir lafçık değildir. Bunun altında, sivil toplum ile siyasetin, medya ile siyasetin toplumun farklı kesimleri ile siyasetin doğru olmayan ilişki biçiminin de sorgulanmasını gerektiren bir şeydir. Bütün bunların halk iradesine bir nevi müdahale anlamına geldiğine inanıyorum ama halkın günün sonunda son derece güzel de bir yanıt verdiğini düşünüyorum.
Hiçbir Menfaat Talebini Kabul Etmedim
Bir diğer üzücü konu, samimiyetle paylaşmak istediğim, uzun yıllar, aylar ve günler temiz siyaset vurgusu ve duruşuna rağmen, az sayıda da olsa kişisel menfaat talep edenler olmadı desem yalan söylemiş olurum. Hiçbirini kabul etmedik. Demek ki kabul edenler varmış ki bu talepler de geliyor. Bunu bir daha toplum olarak hepimiz oturup sorgulamalıyız diye düşünüyorum, bu açıdan kat edeceğimiz daha yol var, mesafe var diye düşünüyorum.
Özetle, bu seçimde yapmadığım için pişman olmayacağım birtakım şeyler oldu. Ne birisine benzin parası verdim, ne yemek yedim, ne yemek verdim, ne oy için para verdim, ne birisinin elektrik borcunu ödedim, ne birisinin kredi kartı borcunu ödedim, ne birisinin su sayacını bağlattım, kuyu kazma açma izni alması için yardımcı oldum, ne de birisine iş sözü verdim. Demek ki bunlar olmadan da böyle bir oy alınabiliyormuş. Demek ki bu toplumun anaları ve babaları hala daha düzgün evlatlar yetiştirebiliyormuş. Demek ki bu toplumda hala daha atan bir nabız var.
Bugüne değin harcamış olduğumuz miktar 274 bin TL’dir. Bugünden sonra ne harcayacaksın ki böyle diyorsun diyebilirsiniz, eh, koymuş olduğumuz reklam panolarının sökümü için vinç parası gerekirmiş, bu sabah öğrendim, dolayısıyla temkinli konuşmayı tercih ederim. Ama yine de bir miktar, az bir miktar olsa da galiba bir para artacak, onu da bağış yapanlara sormadan belki, aflarına sığınarak, Sosyal Hizmetlere bağlı Çocuk Esirgeme Kurumu’na bağışlamayı düşünürüz.
Adaylığımı açıklarken topluma verdiğim söz gibi, seçim bittikten sonra on beş gün içerisinde tüm gelir gider tablomuzu açıklayacağız, gelen haftanın başında hazır olacaktır diye düşünüyorum. Pazar günden şimdiye gelen mesajlar ve telefonlar açısından bir şey söylemek istiyorum, lütfen kimse bana kırılmasın. Sadece sms olarak 350 civarında sem ve sosyal medya mesajı olarak sayısını bilmediğim kadar çok mesaj geldi, değişmeyeceğimize göre daha önce olduğu gibi bunların hepsine cevap vereceğim ama cevapsızlara geri dönersem iki maaşı harcamam gerekecek.
Az önce basınla, bazı basın mensuplarıyla ilgili söylediğim şeyin hiçbir biçimde yanlış anlaşılmasını istemem. Bu süre içerisinde hakikaten görevini son derece iyi bir biçimde yerine getiren basın mensuplarını tenzih ederim, hatta bazı siyasi parti gazetelerinin özellikle son derece tarafsız şekilde davrandıkları, her açıdan, yer verme, verdikleri yerin büyüklüğü, yapmış oldukları yorumlar açısından da hepsine ayrı ayrı; sizlere, bizi takip etme nezaketini gösterdiğiniz için, beş ay boyunca her gün açıklama yaptığımızda her gün bunları yayınlama nezaketini gösterdiğiniz için çok teşekkür ederim. Kuşkusuz, gece gündüz, aile demeden, herhangi bir karşılık beklemeden, mesela benzin parası almadan, tehdit riskini göze alarak destek veren tüm gönüllülere, gizli gönüllülere, partili ve partisiz bütün vatandaşlara, sadece seçim zamanında hatırlanan ve sadece seçim zamanında hatırlandığı için ciddi anlamda kızgın olan köydeki vatandaşa, sanayi bölgesindeki işçiye, sadece seçimler söz konusu olduğunda maddi katkı yapmaları için hatırlanan küçük esnaf ve iş adamlarına, bunu yapmadıklarında re’sen vergi uygulamasıyla hafif gözdağı verilen küçük esnaf ve iş adamlarına, bu ülkeye hizmet vermek için gerçekten canla başla çalışan memurlara, ama bu anlayışla çalışan memurlara, bütün “memur” denilerek küçümsenmeye çalışılan ama bu ülkenin kamu görevlisi olarak bu ülkeye hizmet vermeye çalışan herkese, kısacası tüm yurttaşlara, bizi bağrılarına bastıkları için, oy veren vermeyen herkese çok teşekkür ederim. Çok sağ olun, eksik olmayın.